• 01. Ticari-Yapılar
  • 02. Turizm ve Rekreasyon Yapıları
  • 03. Eğitim Yapıları
  • 04. Kültür Yapıları
  • 05. Geç Olmadan Eve Dön

VÇMD Mimarlık Buluşmaları, Başkalaşan Turizm Mekanları

Tarih: 27 Nisan 2013 - 28 Nisan 2013   -   Yer: Antalya
VÇMD Mimarlık Buluşmaları, Başkalaşan Turizm Mekanları
27-28 Nisan 2013, Antalya


VitrA ile Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle yürütülen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi projesi kapsamında 27-28 Nisan 2013 tarihlerinde Mimarlık Buluşmaları: Antalya, “Başkalaşan Turizm Mekanları” etkinliği düzenlenmiştir. Etkinlik, mimarlık alanında üretilen ve toplum tarafından tüketilen mekanları, yerinde görerek, tasarım ilkelerini tartışarak ve 'yer' ile olan ilişkisini sorgulayarak bir birikim oluşturmak hedefiyle araştırma gezileri ve bu araştırma gezilerinin de değerlendirildiği yuvarlak masa toplantıları olarak organize edilmiştir.

Turizmin etki alanlarını bulabilmek, zaman ve küreselleşme etkileriyle şekil değiştiren ihtiyaç ve beklentileri anlayabilmek, tasarımda etken faktörleri anlayabilmek amacıyla yuvarlak masa toplantısı kapsamında hem organizasyon katılımcıları, hem de davetli konuşmacılar (profesyonel ve akademisyen mimar ve iç mekan tasarımcıları) konu hakkındaki görüşlerini paylaştılar.

Geziden Notlar
Antalya Havalimanında buluşulmasının ardından katılımcılar ve etkinlik rehberi mimar Cahit Tolunay ile geziye başlanmıştır. Cahit Tolunay’ın sorumlu mimar olarak görev yaptığı Miracle Resort Otel ile Turizm yolu üzerindeki otel yapılarına geziye başlanmıştır. 2004 yılında Mimar Hasan Sökmen tarafından ‘kelebek’ teması ile şekillenmiş olan otel, mimar Hasan Sökmen imzalı diğer temalı oteller arasında en yalın yapı olarak gözlemlenmiştir. Cahit Tolunay tarafından otelin peyzaj, genel kullanım alanları, kıyı yapılaşması ve kıyı kullanımındaki yaklaşımı, teknik mekanlar ve odaları, katılımcılar tarafından detayları ile ziyaret edilmiş ve irdelenmiştir. Yapının özellikle turizm yolu üzerindeki komşu yapılanmalar ile olan ilişki veya ilişkisizliğinin, yol üzerindeki tüm oteller genelinde de bir ‘kimlik’ sorunsalını ortaya çikardığı görülmüştür. Miracle Resort ziyaretinin ardından Emre Arolat Mimarlık imzalı Kervansaray Lara Otel ziyareti ile etkinliğe devam edilmiştir.
Arolat Mimarlık tasarımı olan Kervansaray Lara Otel 2005 yılında, EAA tarafından da ifade edildiği üzere ‘’Turizm Yolu üzerinde yerleşmiş olan turizm tüketimi adına imitasyonlar inşa etmek yerine, oluşturulan buğulu ortamın, kullanıcıyı kısıtlı bir süre için alıştığı yerin dışına çıkarmayı hedeflemektedir’’. EAA bu anlamda hem bir kabuk içerisine inşa ettiği geniş lobi alanları yaratmış, hem de bu geniş mekan algısı kırabilmek amacı ile içeride ve yapılar arasında yeşil avlular oluşturma yoluna gitmiştir. Zaman içerisinde geniş şeffaf yüzeylerin, iklim koşulları dahilinde sera etkisi yaratması, yapının şeffaf yüzeylerinde güneş kırıcı filmlerin kullanımını ve bunun yanı sıra iç mekanda ekstra bölünmelerin oluşumunu gerektirmiştir. Kervansaray Lara Oteli tüm bu sonradan yapılan müdahalelere rağmen, kitlesel etki ve cephe oluşumları bakımından, mimari tasarım nitelikleri açısından oldukça başarılı ancak yine Turizm Yolu üzerindeki tüm diğer yapılar gibi, ‘yer’den bağımsız bir yapı olarak algılanmıştır.
1990 yılında açılan ve bölgedeki ilk tatil köylerinden olan Club MegaSaray iç mimarı Ayhan Geveli eşliğinde yerinde ziyaret edilmiştir. Tuncay Çavdar imzalı ve 1980-1990 yılları arasında mimari tasarım alanında sıklıkla tartışılmış olan yapılarda kimlik sorunu ve farklı bağlamlara ait mimari elemanların bir arada kullanımına örnek teşkil eden tatil köyü, Doğan Kuban’ın 1995 yılında ifade ettiği üzere tasarımda panayırlaşma eğilimini yaşatan, ve Las Vegas kargaşasını bir defada yaratan uç örneklerden biri olarak irdelenmiştir. Bu etkinin zaman içerisinde artmış olması da bölgede yer ve kimlik bağlamında yaşanan uzaklaşmanın 1990’li yıllarda başladığını katılımcılara göstermiştir.
Mimari tasarımı Tuncay Çavdar, iç mekan tasarımı Ayhan Geveli’ye ait Cornelia Diamond Golf and Resort Hotel ise 2007 yılında açılmıştır. Büyük bir arazi üzerine yerleşmiş olan turizm tesisi, turizm anlamında bugün alışılan anlamdaki otel yapılanmasının dışına çıkmayı hedeflemiş ve bu nedenle, tesis içerisinde tekil konut/otel birimleri de yapmaya başlamıştır. Turizm ve tatil tüketim ihtiyaçlarının varmaya çalıştığı farklı konaklama taleplerini görebildiğimiz bu durak noktasında, iç mekan tasarımcısı Ayhan Geveli ile, yapının tasarım ilkeleri, iç ve dış mekan nitelikleri yanısıra turizm ve tüketim bağlamında ‘herşey dahil’ sisteminin bugün eriştiği son durum katılımcılar ile paylaşılmıştır.
Turizm yoluna dönülerek tasarımda panayırlaşma ve ‘’Disneyland’’ etkisini tartışabilmek amacı ile güzergaha Topkapı Palace ile devam edilmiştir. 1999 yılında açılan ve tasarımını Hasan Sökmen’in yapmış olduğu Topkapı Palace Hotel, Antalya’daki ilk tematik otel olma özelliğini taşımaktadır. 2004 yılına kadar Kemerağzı-Kundu bölgesinin turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilmediği düşünülülecek olursa, bu yapının bölgedeki yegane çekim noktasını yaratmak hedefi ile kurgulandığı, bu anlamda da başarılı olduğu söylenebilir. Ancak günümüzün pazarlama stratejileri ve yatırımcı taleplerinin bugüne yansımaları gözlendiğinde, bu tip bir tasarım yaklaşımının sürekli hale gelmesi, bölgede tematik otel oluşumlarını arttırması; tüketim talebi olarak temalı mekanların rağbet görmesini tetiklediği de ortaya çıkmıştır. Topkapı Palace bu anlamda bir Disneyland etkisi olarak gerek turizm olgusu bağlamında gerek ise tüketim mekanları bağlamında önemli bir yere sahiptir.
Etkinliğin son durağı ise 1991 yılında açılan ve tasarımını İlyas Engiz, Mehmet Alakavuk, Şevkiye Erdal’ın yaptıkları Cender Otel olmuştur. 80’lerin sonunda tasarlanan otel yapısı, Lara bölgesinde yer almakta ve bir kent oteli olarak faaliyet vermektedir.Yapıldığı dönemde kumarhaneli bir otel olarak kentte yerini alan Cender Otelin yapısal bütünlüğünde görülen ritmik balkon detayları, kademeli yükseliş ve cephedeki yalınlık, tasarımda modernizmetkisini öne çıkarmaktadır.

Yuvarlak Masa Notları
Yuvarlak Masa toplantısı davetli konuşmacılar; Celal Abdi Güzer, Ayhan Geveli, Demet Irklı Eryıldız ile Cahit Tolunay ve tüm etkinlik katılımcılarınca Demet Mutman moderatörlüğünde Su Hotel’de gerçekleştirilmiştir.
Moderatör Demet Mutman, Necati İnceoğlu’ndan bir alıntı ile tartışmayı metaforlar ve yapay imajlar üzerinden açmıştır. Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi kapsamında İstanbul Modern’de gerçekleşen ‘’Değişen Tatil Anlayışının Mekansal Yansımaları : Turizmde Alternatif Mimarlık Arayışları’’ başlıklı panelin ve Başkalaşan Turizm Mekanları: İstanbul Yuvarlak masa toplantısının ardından bütüncül bir değerlendirme yaparak, sözün sürekli dayandığı Antalya’nın farkının ‘bağlam yaratma’ meselesi olduğu üzerine olduğunu belirtmiştir. Bu noktada Vural Öger’in İstanbul Modern’de yaptığı ve ‘’bütüncül planlamanın önemi’’ni vurguladığı panel konuşmasını hatırlatan Güzer, Antalya’nın bugün sadece bir ‘’referans isim’’ olarak kaldığını ve onun yerine özellikle 1980’ler sonrasında hızlanan bir biçimde, tekil, hızla üzeritlmiş deniz-kum-güneş tüketimine ve herşey dahil sistemine dayalı turizme gidildiğini ifade etmiştir.
Güzer, bu nedenle tecrübe edilemeyen bir kent varlığının, ‘pas geçilen’ kent olgusunun, Necati inceoğlu’nun da altını çizdiği üzere tıpkı Las Vegas gibi bir yapay cennet/tüketim ortamı yaratılmasına dayandırmaktadır. Güzer, gezi duraklarından Topkapı Palace’ın bu bölge için bir örnek teşkil etmesi durumunu ise kentin kendisinin bir ‘lunapark’a dönüşmesini teşvik ettiği, bu tip mimaride, TV dizilerinde teşvik edilen oluşumların tüketim alanında bir bağlam yaratmak değil, gerçekliğin önce rakibi ardından da ta kendisini oluşturması olduğunu belirtmiştir. Mimari tavır olarak ‘-mış gibi yapmak’ ve tasarım ilişkisinin sorgulanmasının ardından, ‘tatil’ kavramının da bir mola vermekten öte önceden plan ve programlarının yapıldığı rutinlere dönüşümü de, tüketimi ve beklentileri şekillendirebiliyor diyen Güzer, mimarın aslen bu tüketim faaliyetlerine, sadece pazarda katkı koyabilen bireyler olduğunu ifade etmiştir.
Tüketim kültürü içerisinde, pazara hizmet eden tasarımcıların rolü ve sınırlarını değerlendiren iç mekan tasarımcısı Ayhan Geveli ise turizmin bir tatil felsefesi ile başladığını ancak 1990’lar ile beraber bir anda ‘şov’a dönüştüğünü ifade etmiştir. Bu dönüşüm içerisinde büyüyen ve gelişen mekanların, yanı sıra önceleri yabancı yatırımcılar elinde olan işletmelerin Türk yatırımcılara geçmesi ve ‘tatil’ in ‘lüks tatil’e evrilmesinin, kenti ve ‘yer’i göz ardı ederek tükettiği belirtilmiştir. Geveli’ye göretüketim için mekanların boyut ve kapsamlarının evrilmesi, işverenlerin de bilinçsiz olarak bir yarışa sürüklenmesini getirmiş, mimari tasarım felsefesi ise günün şartlarını yakalamak üzerine gelişmektedir.
Mimar ve ekolojik tasarım üzerine araştırmalar yapan Demet Irklı Eryıldız ise, hem dekor tasarımlar hem de çevre bağlamından ‘’sürdürülebilir tasarım ve eko turizm’’ açısından Antalya’yı değerlendirmiştir. Bugün Antalya’da yaşanmakta olan kitle turizmi ve yapılaşmasını 1990’lar İspanya’sının betonlaşma sürecine benzettiğini kaydeden Eryıldız, mimari öğreti dışında doğa eksenli tasarımın, yerel halkın katılımı ile desteklenmesini ve bölgesel refahı arttırmaya destek olabileceğini ifade etmiştir. Bu kapsamda yapılan çeşitli uluslararası ve Antalya bölgesi özelinde yerel örnekler üzerinden konuşmasına devam eden Eryıldız, yerel halk ile birlikte geliştirilecek turizm stratejileri ile, hem yeşil yerel yönetimin, hem katılımın hem de doğaya saygılı tasarımın, özellikle Antalya gibi doğal açıdan zengin bölgelerde, farklı bir kazanımı getirebileceği üzerinde durmuştur. Turizm tüketimi açısından yapay mekanlar yerine yer ve mekanın öz zenginliği üzerine kurulu, yerel dokuya ve topluma dayalı, koruyan ve gözeten bir tasarımın nasıl mümkün olabileceğini ifade etmiştir.
Mimarın tüm bu fikirler çerçevesinde, rolünün ne olduğu ve tüm uygulamalar arasından aslen bir araç olma durumu, Mimar Cahit Tolunay tarafından alınan ortak kararların dahi uygulanışında yetersiz kalınması ve mimarın direçsizliği ile eleştirilmiş, Antalya’nın bir turizm cenneti olarak pazarlanma durumunun önüne geçilememesinin en büyük yönetsel sorun olduğunun altı çizilmiştir.
Yapılan davetli konuşmalar ve moderatör tarafından yöneltilen soru ve sorunlar kapsamında, katılımcıların da katkı koydukları tartışma turizmin 12 aya yayılmış bir turizm olmadığı, kentin turizm bağlamında aslında ‘yok yer’ olarak algılandığı, bu noktada tematik yaklaşımların gündelik yaşama dahi sirayet etme durumları sorgulanmaya başlanmıştır. Moderatör Demet Mutman’ın bu noktadan bakılacak olununrsa, bu tür tematik otellerin, yersiz turizm oluşumlarının gelecek öngörüsü bağlamında 2070 yılında nasıl veya nerede olacakları sorusu üzerine, katılımcılardan yapıların tümünün müze hotel olarak kalacağı ve turist ile dolu olacakları yanıtı alınmıştır.